Binali Yıldırım - Ahmet Davutoğlu |
Davutoğlu
... Ona o makamı emanet edenler, ülkeyi yönetemediği için değil de onların istediğini tam da istedikleri gibi yapmadığı için bir kenara attılar. Yeni anayasa, dolayısıyla Başkanlık sistemine geçmek için yeterince çalışmadığını, özde iktidar çığırtkanları sözde gazeteciler ve trolleri aracılığıyla topluma bildirdiler. Her şey yolundaymış gibi göstermiş olsalar da bu ayrılığı bir türlü açıklayamadılar. Açıklamak gibi bir dertleri zaten hiç olmadı. "Reis ne derse o doğrudur" diyecek kitleleri varken, diğerlerinin ne dediği ne düşündüğü hiç önemli değil ki...Yerine gelen kişinin açıklamalarına baktığımızda; memleketin başka derdi yokmuş gibi her söze reise methiyeler düzerek başlaması, tek derdin onun başkan olması olduğunu belirtmesi kendilerine göre en doğru kişi olduğunu gösteriyor. Gerçi her kim olursa olsun, hele hele ilk emanetçinin başına gelenlerden sonra yeni emanetçinin farklı olmasını beklemek hayal ötesi olurdu.
Evet, buraya kadar bizlere sunulan görüntü bu... Kendi kitlesine başka bir açıklama yapma şansları yoktu, öyle de oldu. Bunlar yazıldı bunlar konuşuldu.
...
Komşularla sıfır sorun diye yola çıkıp sonuç olarak sıfır komşu haline geldiğimiz AKP döneminin hem Dışişleri Bakanı hem de Başbakanı olan Davutoğlu. Biraz buradan devam etmem gerekiyor.
Malum güney sınırımızda Suriye ve Irak'ın son halinde payımız büyük. Mısır, Filistin, İsrail hakkında ne diyeceğimizi şaşırdık.Yanlış siyasi tercihler sonucunda paramparça olmuş ve yarın ne olacağını kestiremediğimiz Suriye. Başarısızlıkları başarı gibi göstermekten başka hiç bir şey yapmadık.
3 milyon Suriyeli ile başbaşa kalıp, yeni komşularımızın kimler olacağını belirlemede dahi söz hakkımız yok. Müttefiklerimiz terör dediklerimizle işbirliği içine girmiş tek kelime edemiyor, uçak bile kaldıramıyoruz. Bütün Ortadoğu politikası çökmüş, tüm öngörüler hayal kırıklığıyla sonuçlanmış, terör almış başını gidiyor. 7 Haziran'dan sonra 500'den fazla şehit vermişiz. Gazilerin sayısı bile belli değil. Güneydoğu harabeye dönmüş, şehirlerin görüntüsü Suriye'den daha beter hale gelmiş. Şehirlerimizde bombalar patlamış, insanlarımız ölmüş ama kınamadan öteye geçemedik.
Rusya ile ilişkiler tamamen sıfırlanmış, ithalat ihracaat yerle bir olmuş, turizmde dibi görmüş haldeyiz. Ne gelen var ne de giden. ABD hayırsever (!) işadamınızı, aklanan 17 -25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu belgeleri ile yargılıyor, terör ilan ettiklerimizle müttefik oluyor. Seyretmekten başka bir şey yapamıyoruz. Almanya parlementosu "ermeni soykırımı" diyor gıkımızı bile çıkaramıyoruz. Tam serbest dolaşım alacağız derken Avrupa Birliği artık hayal bile değil.
İşsizlik artmış, vatandaş geçim derdine düşmüş. Yandaşlar ihale üstüne ihale almış, yandaş olmayan nefes alamaz hale gelmiş batan batana. Kredisi yanan yanana ama ekonomiden bahseden hiç yok.
Yandaş olmayan medya kalmamış, sesini çıkaranın kapısını kilit vurulmuş. Ayakta kalmaya çalışanlara ise reklam veren kalmamış. Muhalefetin sesi kısılmış. Ne yazacak bir gazeteci ne de yazısını yayınlayacak bir medya kalmış.
Yargıtay Başkanı dahi hukuka güven % 30'a düştü derken, ben hukuktan bahsetmeye gerek bile duymuyorum. Anayasa mahkemesi artık saygı duyulmayan, kaale alınmayan bir kurum olmuş. Anayasa işe yaradığında kullanılan sadece bir kitap haline gelmiş. Tıpkı demokrasi gibi.
Yarın ne olacak derseniz, eminim hiç kimse bilmiyor. Vitesi boşalan kamyon gibi yokuş aşağı gidiyoruz. Herkes yanlış herkes düşman bir biz kusursusuz mantığıyla yönetiliyoruz.
Peki bu yaşananların hiç mi bedeli olmayacak?
Hiç mi hesap sorulmayacak?
...
Hal böyleyken; Davutoğlu sadece başkanlık adına fazla çalışmadığı için mi gönderildi dersiniz? Pelikan 1'den sonra Pelikan 2'ye baktığımızda şöyle de düşünülemez mi?
"Ben yapmadım Ahmet yaptı..."
Şaşırır mıyız? Asla...