Ana içeriğe atla

Dokuz ay on günlük serüven

Dokuz ay on gündür bebek bekliyoruz köyde.

Sancılı gebelik dönemini biraz alatayım size. Zaten bizim köyde hiç bir şey olağan gelişmez. Ikına kıkına yürür işler. İlk olarak anneyi köyün ebesi kontrol etti. Tüm köy onun iki dudağının arasından çıkacak iki kelimeye kitlenmişti. Ebe, hamileliğin ilk belirtilerinden bahsetti ve teşhisi koydu. Anne hamileydi.


Evin babası gururla bu yola baş koyduğunu köyün tellalları aracılığıyla duyurdu dört bir yana. Nur topu gibi bir bebegimiz olacak diye. Köyde bir telaş bir heyecan bir gizemlilik oluştu.

Yalnız bir sorun vardı. Evde bazı kişiler bu bebeği istemezük diyordu. İlk günlerde sessiz sessiz kendi aralarında konuşmaların sesi gittikçe gür çıkmaya başladı. Ses o kadar yükselmiştiki evin babasının duymaması imkansızdı.

Babadan uzun bir süre ses soluk çıkmadı. Sanırım evdeki hesabı çarşıya uymamıştı. Pişman olmuştu. İnce bir ayar çekip kurtulması lazımdı bu bebekten. Bir şeyler yapması gerekiyordu. Önce anneden gizli gizli diğer evlatlarla gizli kapılar ardında görüşmeler yaptı. Kardeşleri ile buluşup sesleri azaltmak ve gerekirse bebeği aldırmak için bir gecede köyün adetlerini değiştirmek istediler. Dede, bu iş olmaz, günahtır, bir kez daha düşünün dedi ama lafını dinletemedi. Ne de olsa dedenin lafı eskisi kadar geçmez olmuştu. Onlar düşünüp taşınırken bazılarının aksine zaman çok hızlı geçiyordu. Kürtaj için de vakit kalmadı. Bundan sonrası cinayetti. Halbuki baba çok severdi çocukları. Üç olsun, beş olsun farketmezdi. Nedense bu çocuğu peydahladığına pişman olmuş bir hali vardı. Hatta bir ara köyün ortasında bu çocuk istemeden oldu bizim değil diye bağırdı. İsteyene evlatlık veririz dedi. Köyün muhtarı bu çocuğu istemeyebilirsiniz haklısınız ama örf adetlerimize uygun olmaz diye cevap verdi inceden. Baba son bir çıkış daha yaparak gerekirse taşınırız bu köyden dedi. Oysa çok severdi bu köyü. Hatta en çok istediklerinden biriside bu köyün muhtarı olmaktı.

Evin büyük oğlu da istemiyordu bu bebeğin doğmasını. Evin tüm yükü ondaydı. Kolay mı bu devirde çocuk bakmak, büyütmek, beslemek. Babanın şımarık evlatları alışmıştı lüks içinde yaşayıp har vurup harman savurmaya. Yeni bir bebeğin hiç zamanı değildi. Hatta olmaması gerekiyordu. Şimdi nasıl karşılanacaktı bu kadar masraf.

Bebeğin doğmasını isteyenlerin sayısı, istemeyenler kadar olmasada çoktu. Bu bebeğin bu saatten sonra engellenmesi yazıktı, günahtı. Onlarda sessiz bir şekilde bekleyip baba, adı gibi adil'dir, günaha girmez nasıl olsa doğru karar verecek diye beklemeyi tercih ettiler. Hala da bekliyorlar...

Köyün şimdiki durumuna bakacak olursak; Köy halkının bazıları yalancı gebelikten bahsediyor bazıları bebek ha geldi ha gelecek diye bekliyor. Anne ise eli belinde sızım sızım sızlanarak dolaşıyor evin içinde. Belli ki çok sancısı var ama yinede yapmaya çalışıyor evin işini gücünü.

Velhasıl...

Dokuz ay on gün oldu. Annenin sancıları arttı. Bebek kapıya geldi dönüşü yok dediler işi bilenler. Bizim köyün ebesi her yolu denedi, Hatta bizim köyden şehre göçen birisi de çok uğraştı. Doğurtamadılar bebeği... Daha önce Alamanya'da işçilik yapıp emekli olan ve köye dönen bir abi, İsviçre'de bir doktordan bahsetti. Bu tür doğumların uzmanıymış. Öve öve bitiremedi. Köy heyeti hemen toplandılar köy konağında. Karar verip haber saldılar doktora. Tek şartları operasyonu köyün adetlerine göre yapması. Yakındır doktorun gelmesi belki akşama belki de sabaha.

Şimdi tek umudumuz İsviçreli doktor. Bizim köylülerin isteği bebek ölse bile anneyi kurtarmak. Bundan sonrası Doktor'a kalmış. Bakarsın hem anneyi hem bebeği kurtarır yada bir tanesini. Ya da çeker ikisininde fişini.

Az kaldı az.

xxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Bu yazı hayal ürünü olup, kişileri kurumları kimseyi hatta beni bile bağlamaz. Zaten kişilerin yaptığı kurumları bağlamıyormuş. Biz öyle duyduk.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben ben de değilim

 Son günlerde bir başka hallerdeyim.  Bazen, ben bu olamam diyorum, kendimi tanıyamıyorum... Yıkıyorum, yakıyorum, kırıyorum, döküyorum.    Yıkılıyorum, yakılıyorum, kırılıyorum, dökülüyorum..  Tahammül seviyemi anlamlandıramıyorum.  Kaş yapayım derken göz çıkarıyorum ne yapsam olmuyor, olduramıyorum. Ruhum daralıyor, yüreğim kabarıyor, öfkeleniyorum. Doluya koysam taşıyor boşa koysam dolmuyor.  Biliyorum, bildiğimi sanmak istiyorum, bu günler hemen geçsin, geçmiyorsa da bitsin istiyorum.  Hülasa; Çoğu insan gibi ben de zor günler geçiriyorum. Sevginize ve anlayışınıza sığınıyorum.  Cevdet Aykan Demir İstanbul  -  18/07/2021 Bugün duyduğum bir söz beni çok etkiledi ve bu sözden yola çıkarak bulduğum Bedri Rahmi Eyüboğlu' nun şiirini hiç yapmadığım bir şekilde okuyup kaydetmek istedim. Sizlerle de paylaşmasam olmazdı.  Lütfen, yalnız ve karanlıkta dinleyin. 

Sabriye Şengül - Denise Kielholtz maçını canlı izleyin

Sabriye Şengül - Denise Kielholtz arasında yapılacak Bellator  MMA maçını ve diğer tüm maçları buradan canlı olarak izleyebilirsiniz.  Bu gece oynanacak karşılaşmalar listesi Bellator MMA - Londra • Charlie Ward (7-3) vs. Pietro Penini (8-1-1) • Denise Kielholtz (3-2) vs. Sabriye Sengul (0-0) • Kent Kauppinen (11-5) vs. Andy Manzolo (22-6) • George Tokkos (3-0) vs. Kevin Fryer (7-3) • Charlie Leary (16-10-1) vs. Tim Wilde (13-4) • Aiden Lee (7-4) vs. Damian Frankiewicz (7-2) • Robert Whiteford (15-4) vs. Sam Sicilia (17-10) • Alfie Davis (12-3) vs. Alessandro Botti (15-10) • Walter Gahadza (18-4) vs. Lewis Long (16-5) • Akonne Wanliss (2-1) vs. Tim Barnett (7-3-1) • Raphael Uchegbu (1-0) vs. Shane Campbell (18-8) • Chris Bungard (14-5) vs. Benjamin Brander (11-6) • Nathan Rose (7-2) vs. Harry Hardwick (3-2) • Jeremy Petley (12-8-1) vs. Tom Mearns (6-2) • Charlotte McIntyre (0-0) vs. Josie Blaber (1-0)

Çağla Şikel'in canlı yayında memesi gözüktü

Çağla Şikel'in canlı yayın kazası... Ali Şan - Çağla Şikel Show tv'de hafta içi her sabah canlı yayınlanan, " herşey dahil " programının sunucuları  Alişan ve Çağla Şikel canlı yayında dans ederken eski manken, oyuncu ve sunucu Çağla Şikel'in elbisesinin askısı düştü. Çağla Şikel sutyen  giymemesi nedeniyle zor durumda kaldı. Çağla Şikel'in elbise askısı düşmesi nedeniyle yaşadığı şok anını hemen toplardı ve yayına devam ettiler.

Şampiyon Trabzonspor

 Türkiye Süper Ligi 2021 - 2022 sezonu şampiyonu Trabzonspor oldu.  Yıllar sonra gelen şampiyonluk gösterileri ise günlerce sürdü  Trabzonspor yönetimi, teknik heyeti, futbolcu ve taraftarlarını tebrik ediyorum.  Nice şampiyonluklara Trabzonspor  <a rel="me" href="https://mastodon.com.tr/@aykan">Mastodon</a>

Karton çanta nasıl yapılır?

Butik satış mağazaları, giyim mağazaları, ayakkabı mağazaları, kuyumcular, takı ve aksesuar satış mağazaları, fuar, açılış ve etkinliklerin yanı sıra her sektörden firmanın değişik vesilelerle KARTON ÇANTA    kullandığını biliyoruz. Marka bilincine sahip her sektörden firma gerek satış gerekse de hediye alışverişlerinde ürünlerini müşterilerine karton poşet ile sunmaları onlara verdiği değeri göstermektedir. İp saplı karton çanta Kraft kağıt poşet, karton poşet, varak yaldızlı karton çanta, selefonlu poşet ve daha nice ambalaj ürünleri ile sattığınız ürüne değer katın. Bu yazımda sizlerle kaliteli ve uygun fiyat prensibiyle karton çanta imalatı yapan Cere Ambalaj'ı tanıştırmak istiyorum. İstanbul - Bayrampaşa'da faaliyet gösteren Cere Ambalaj imalatçı firmadır. İmalatçı firma olması nedeniyle fiyatlarının piyasaya göre daha uygun olduğunu söyleyebilirim. Her hangi bir adet sınırı olmadan istediğiniz kalitede ürün siparişi verebilirsiniz. Ayrıca; karton çanta sizin ve mar

Cumhuriyetimizin 100. yılı

 Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılı kutlu olsun.  "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."  Mustafa Kemal Atatürk 

Neden yazmıyorum

Yaklaşık 10 yıl önce başladığım blog yazarlığına uzun bir süredir ara verdiğimi okuyucularım fark etmiştir. Çeşitli vesilelerle soran dostlarım oldu.  Neden yazmıyorsun? Yazmayı, gördüklerimi, anladıklarımı, dert edindiklerimi dile getirmeyi ne çok sevdiğimi bilirsiniz.  Herkesin taraf olduğu bir ortamda ne yazabilirim, kime ne diyebilirim ki? Kutuplaşmış, ak ile karanın bu kadar net şekilde belirlendiği yerde adil bir şeyden bahsetmek kimi ilgilendir ki? Ya onlardansın ya bizdensin. Bizden değilsen sözünün ne önemi var ki? Ya da sırf bizimkilere yazmanın da pek bir önemi yok değil mi?  Evet uzun zamandır yazmıyorum. Bu gidiş devam ettiği sürece de yazmayı düşünmüyorum.  Buraya kadar mı?  Hayır...  Tabii ki de buraya kadar değil, karanlık yerini güneşe bıraktığında yine yazmaya devam edeceğiz.  Hele bir sis kalsın, memleketin üzerine yine aydınlık GÜNEŞ doğsun... Yine görüşeceğiz.  Şimdilik sağlıcakla kalın.   Cevdet Aykan Demir