Malum sebeblerden dolayı futboldan ve güzelliklerinden neredeyse soğudumuz şu günlerde belki de hayatımda ilk defa bir Trabzonspor maçının olduğu gün heyecansız bir güne uyanmıştım.
Güneşli bir pazar günüydü. Soğuk havalardan bunalmıştı tüm İstanbul'lular. Güneşi gören atıyordu kendini sokaklara. Hem pazar hem de güneş. Bundan daha iyi bir pazar günü olabilirmiydi?
Ben ise bu pazarı dinlenerek geçirmeyi planlamıştım. Zaten Trabzonspor'un maçı da seyircisiz olacağından başka yapacak bir şey de yoktu benim için.
Sosyal medya hesaplarımda tur atarken Güneş'i görmek isteyen özel birilerininde olduğunu farkettim. Yaşlısı, genci, çocuğu İstanbul sokaklarını işgal etmişlerdi. Galiba onların derdi sadece
gökyüzündeki güneş'ten ziyade İstanbul'a gelmiş Şenol Güneş'i görmekti.
Erkek seyircilere kapalı İnönü stadında kendilerine ayrılmış yeri tıka basa doldurmak için erkenden çıkmışlardı yollara. Ablalarımız, bacılarımız, kardeşlerimiz. Bir çoğu zaten sosyal medyadan tanıdığımız arkadaşlarımızdı. Maç öncesi paylaşımlardan yüzlerindeki heyecan fotoğraflara yansıyordu. Anlaşılan erkek taraftarları aratmayacaklardı. Taksim'i de Trabzon yapmışlardı. Her yeri olduğu gibi.
Akın akın tuttular İnönü stadının yolunu, maç bitene kadar desteklediler Trabzonspor'larını. Onların bu heyecanı, arzusu sahada top koşturanlara yansıdı. Bambaşka bir Trabzonspor vardı sanki. Basmadık yer bırakmadılar İnönü stadının çimlerinde. Sonuç ne olursa olsun izleyen herkese futbol zevki yaşattılar. Belki de tarhi bir fark olacak maç 2-1 bitti. Taraftarın sevgilisi Burak Yılmaz 30.golünü attı. Oynayınca futbolun kitabını yazacak Colman bambaşka güzellikteydi. Sahada olan herkes görevini kusursuz yaptı tıpkı trübünlerdeki sevdalıları gibi.
Hep beraber istediler, hep beraber kazandılar.
Güneşli bir pazar günüydü. Soğuk havalardan bunalmıştı tüm İstanbul'lular. Güneşi gören atıyordu kendini sokaklara. Hem pazar hem de güneş. Bundan daha iyi bir pazar günü olabilirmiydi?
Ben ise bu pazarı dinlenerek geçirmeyi planlamıştım. Zaten Trabzonspor'un maçı da seyircisiz olacağından başka yapacak bir şey de yoktu benim için.
Sosyal medya hesaplarımda tur atarken Güneş'i görmek isteyen özel birilerininde olduğunu farkettim. Yaşlısı, genci, çocuğu İstanbul sokaklarını işgal etmişlerdi. Galiba onların derdi sadece
gökyüzündeki güneş'ten ziyade İstanbul'a gelmiş Şenol Güneş'i görmekti.
Erkek seyircilere kapalı İnönü stadında kendilerine ayrılmış yeri tıka basa doldurmak için erkenden çıkmışlardı yollara. Ablalarımız, bacılarımız, kardeşlerimiz. Bir çoğu zaten sosyal medyadan tanıdığımız arkadaşlarımızdı. Maç öncesi paylaşımlardan yüzlerindeki heyecan fotoğraflara yansıyordu. Anlaşılan erkek taraftarları aratmayacaklardı. Taksim'i de Trabzon yapmışlardı. Her yeri olduğu gibi.
Akın akın tuttular İnönü stadının yolunu, maç bitene kadar desteklediler Trabzonspor'larını. Onların bu heyecanı, arzusu sahada top koşturanlara yansıdı. Bambaşka bir Trabzonspor vardı sanki. Basmadık yer bırakmadılar İnönü stadının çimlerinde. Sonuç ne olursa olsun izleyen herkese futbol zevki yaşattılar. Belki de tarhi bir fark olacak maç 2-1 bitti. Taraftarın sevgilisi Burak Yılmaz 30.golünü attı. Oynayınca futbolun kitabını yazacak Colman bambaşka güzellikteydi. Sahada olan herkes görevini kusursuz yaptı tıpkı trübünlerdeki sevdalıları gibi.
Hep beraber istediler, hep beraber kazandılar.