Türk futbolunun yangın yerine döndüğü şu günlerde çok yazdık çok konuştuk. Asıl hedef olan Avrupa sahnesine çıkacağız biraz sonra.
Futboldan önce Trabzonspor'u tanımış ben için ne zaman dara düşsem, ne zaman gururlanmak istesem hep aynı şiire sarılırım. Her Trabzonspor'lunun baş ucu kitabı olacak kadar değerli kelimeler yumağı bir şiir.
Maç öncesi bir blog yazısı yazacak değilim. İçim kıpır kıpır, heyecan doluyum. Zamanın gecmek bilmediği anları yaşıyorum.
BİR YOL HİKAYESİ BU
26 senedir yazılıp yazılıp çöpe atılan şiirler misali bir türlü kafiye tutturulup tamamlanamayan…
Her seferinde “bu sefer bitti ” denilip her seferinde yarım kalan bir yol hikâyesi.
Uzun ve soğuk geçen bir kışın arkasından “geldi çatti yazbaşi” denilerek
“Gideyurum yaylaya, yaylayı yaylamaya” ile başlayan ama
hareketlenmesi gereken yerde bir türlü hareketlenmeyen bir yol havası bu;
"anam beni vay beni" diye biten, bitirilen…
Her seferinde, her vilayette ve dahi dünyanın dört bucağında,
yedi düvelde alınan bir horon vaziyeti bu;
'Alaşağı’ komutu geç verilen, ‘şimula’sı, “dik oynası”, “hayde hayde”si duyulmayan,
bir türlü senkron tutmayıp erken dağılan bir horon.
Bir sevdalık hikayesi bu
“Tırabzon üstü Maçka, bizum sevduğumuz başka, yaprak gibi sararduk, tutulali bu aşka”misali...
Ama “Sevdaluk ede ede, yandi yurekler yandi, daha dayanamazuk, can boğaza dayandi” deyip koyulduk gene yola.
Öyle ya serde “deli horonu” oynamışlık var. Yaylayı, zirveyi görmüş uşakları oyalar mı ovalar?
“Gidelum değirmene öğütelum unlari, güneşe çevirelum şu karanluk günleri” dedik, yine yeniden.
Kimileri “sizden geçti sevdaluk” dediyse de aldırmadık. Hem “Yağarsa yağmur yağar biz zaten islanmişuk” …
“Gideyuruk uşaklar İstanbul seferine Allah bizi gayırsun tez varalum menzile”
diye başladığımız 27. göçte menzili yarıladık şimdi.
Ey bu zor coğrafyanın zor çocukları:
Ardanuçlu Halil, Hopalı Musa, Hemşinli İsmail, Keşaplı Bahattin, Ordulu Cafer,
Çaykaralı İrfan, Sürmeneli Ahmet, Tonyalı İsa, Torullu Kamil…
Ve ey bu zor coğrafyanın zor çocuklarına yoldaş olanlar, renkdaş olanlar:
Antalyalı Murat, Mersinli Muhammed, Kütahyalı Ozan, Urfalı Hüseyin, Diyarıbekirli Yılmaz…
Demem o ki; şimdi yolun kalanı için destur vaktidir.
Başladığı gibi; Akçaabat horonu kadar senkronize, kolbastı kadar coşkulu olma vaktidir.
Dursun Kaptan kadar dikkatli olma vaktidir.
Hem bunca seneden sonra bir şampiyonluk kesmez bizi...
Batıya mümkün olduğu kadar Batıya gitme vaktidir.
Sefer bizden Zafer Allah’tan...
Vira Bismillah!
Erdal Hoş